Anadolu Medeniyetleri
Müzesi'nde Sergilenen Antik Takılar
Aynalar
Takı kelimesi bir
çok yardımcı malzemeyi de çağrıştırır. Beğenme, beğendirme, süslenme arzusuna
yönelik işlevi göz önüne alındığında, kıymetli taş ve metallerden yapıldıkları
düşünülürse, mücevher kutuları, tuvalet masaları ve aynaların ne kadar önemli
olduğu ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, büyük bir grup oluşturmalarına ve başka
bir kapsamda bir bütün olarak ele alınmalarının gerekli olmasına karşın, biz
burada takı yardımcı malzemelerinden bir örnekle kataloğa başlamayı uygun gördük.
Yuvarlak
aynanın 0,2 cm. kalınlığındaki yüksek kalaylı ve kurşşun içeren tunçtan oluşan
metali sağlamdır. Ayna görevini gören gümüş parlaklığındaki ön yüzü temizdir
ve aynanın kırık olan sapının gövdeye otırduğu kısım, yuvarlak gövdenin kenarında
iki küçük çıkıntı halinde korunmuştur. Aynanın çerçevesi de eksiktir. Aynanın
arkasına yapıştırılmış olan 0,9 mm. kalınlığındaki altın kaplama pirincin çapı,
ana gövdenin çapından 0,7 cm. Daha küçüktür. Bu 0,7 cm.'lik bölümde ayna çerçevesinin
yapıştırılması için sürülmüş olduğunu varsaydığımız beyaz ve sert, lak gibi
bir maddenin izleri görülmektedir.
Altın kaplama pirinç
safiha üzerinde cepheden tasvir edilmiş, kolları yanlaradoğru açık bir Eros
kabartması yer almaktadır. Safiha çok ince olduğundan ezilmeler, kopmalar ve
kırıklar oluşmuştur. Eros, vücut ağırlığını sağ bacağı üzerine vermiştir. Sağ
kalçası hafifçe dışa çıkık, sağ ayağı yere tam basmakta, sol bacağı ise dizden
hafif bükülü ve sol ayak parmaklarının sadece uçları yere değmektedir. Çıplak
olarak betimlenmiş vücutta göğüs ve karın adaleleri belirgindir. Yana doğru
açtığı sol kolu dirsekten bükülü olup elinde cepheden tasvir edilmiş bir kithara
tutmaktadır. Sağ kolu da yine yana doğru açık, dirsekten hafif bükülüdür ve
bu elinde de plektronu tutmaktadır. Plektronun kordonu bileğine bağlıdır ve
ucundaki ponponu bileğin üzerinde kabartma olarak gösterilmiştir.
Baş hafif sağa
dönük ve aşağı doğru çok hafif eğiktir. Saçlar ortadan ayrılmış ve kulak hizasına
kadar iri dalgalar halinde gelip oradan enseye doğru bukleler yaparak inmektedir.
Başın sağ tarafındaki saçlar işlenmiştir, sol tarafındaki bukleler ise görülmemektedir.
Başın tepesinde bir tutam saç bukle yapılmıştır. Oval yüzde, yanaklar dolgun,
dudaklar etli, burun basık, gözler iri, gözbebekleri belirgindir. Sırtından
çıkan kanatların telekleri yukarı ve yanlara doğru açıktır ve uçları kanatların
kapanmaya başladığı anı vurgulamaktadır.
Eros, sırtında,
altın kaplama safihanın neredeyse tüm yüzeyini kapsayan bir pelerin taşımaktadır.
Vücudu tamamen çıplak bırakan bu pelerin, arkada bir anlamda bir fon oluştururken,
önde, boynun biraz altında, omuzlarda öne gelen "V" şeklinde yassı bir bantla
bağlanmaktadır. Pelerin, omuzlardan aşağı, arkadan, bele doğru inerken ve bel
hizasından sonra yanlara iri volonlar halinde dalgalanarak açılmaktadır. Bacakların
bileğe yakın olan kısmında da pelerinin bir volanı belirtilmiştir. Rüzgarın
etkisiyle dalgalanan kumaşın inceliği ve dökümlülüğü belli olmaktadır.
Bilindiği gibi,
Eros, tasvirlerde en fazla karşılaşılan mitolojik figürlerden biridir. Genel
olarak çıplak ve kanatlıdır. Elinde simgelerini taşır. Bu simgeler yayı ve oku,
ya da kitharası olabilir. Eros'un, Zeus'un, Hermes'in ve Herakles'in simgeleriyle
de tasvirleri vardır. Yalnız tasvir edilmesinin yanı sıra Pscyhe ya da Aphrodite
ile birlikte olduğu tasvirler çoğunluktadır. Ankara aynasındaki Eros ise bu
genellemelerden farklı bir özellik göstermesi açısından diğer Eros örneklerinden
ayrılmaktadır. Yukarıda denildiği gibi genellikle çıplak tasvir edilen Eros
bazı örneklerde giyimlidir. Bunlardan bazılarında ise bir pelerine sarınmıştır.
Hemen hemen bütün tasvirlerde açık kanatlarla tasvir edilen Eros, Ankara aynasında
ilk kez açık kanatların yanı sıra rüzgarla dalgalanan ve uçuşan bir pelerinle
tasvir edilmiş olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu mzelliği de ünlü Khios'un şaire
Sappho'nun bir ezgisini akla getirmektedir. Uzun zamandan beri bilinen bu ezginin
belki de Ankara aynasında ilk kez bir tasvirini bulmuş olmaktayız. Bir fragman
olarak zamanımuza ulaşmış olan bu ezgiden (E.Lobel - D.Page, Sappho Fragment
54, Oxford 1955) yalnız:
"omuzlarında eflatun
khlamisiyle göklerden gelerek"
dizesi korunabilmiştir.
Dizede başka renk olmasını düşünemediğimiz khlamis vurgulanmakta ve ayrıca Eros'un
gökten geldiği belirtilmektedir. Aynı ifadeler kabartma üzerinde de mevcuttur.
Bütün yüzeyi kaplaması ve zamanında belki eflatun renkte boyalı olmasıyla khlamis
kabartmada da özellikle vurgulanmaktadır. Ayrıca yüzeye yayılırken yaptığı dalgalanma
Nike tasvirlerindeki rüzgar etkisini burada da en gerçekçi bir şekilde yansıtmış
olmaktadır. Böylece kabartma üzerindeki Eros da, Sappho'nun dizesindeki gibi
sırtında uçuşan, dalgalanan eflatun peleriniyle gökyüzünden, bir ayağının üzerine
daha henüz basarak yeryüzüne inmektedir.