KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

İzmir Bergama Müze Müdürlüğü

BERGAMA MÜZESİ MÜDÜRLÜĞÜ

İletişim bilgileri:
Adres:
Cumhuriyet Cad.No:10/A Bergama/İZMİR
Tel: 0 232 631 28 84 - 0 232 631 28 83
E-posta: bergamamuzesi@ktb.gov.tr

Sorumlu olduğu İl/İlçe:
İzmir/Bergama

Bağlı Birimler:
Bergama Müzesi
Bergama Akropolü
Bergama Asklepion
Bergama Kızılavlu






BERGAMA MÜZESİ

Adres:
Cumhuriyet Cad.No:10/A Bergama / İZMİR
Müze Ziyaret Saatleri (Yaz/Kış): 08.00-19.00 / 08.30-17.30

Bergama’da ilk araştırma ve kazılar 1865 yılında Akropol’deki Bizans duvarı içinde Zeus Sunağı’nın yüksek kabartmalarının bulunması sonucu başlamıştır. 1878-86 yılları arasında C. Humann ve A. Conze tarafından araştırma ve kazılar resmi kazılara dönüştürülmüş ve kazılarda çıkartılan eserlerin korunması amacıyla kazı evi bahçesinde küçük bir depo müze oluşturulmuştur. 1900-13 yılları arsında W. Dörpheld, H. Hepding ve P. Schatzwann tarafından Akropol’de kazı çalışmaları yürütülmüştür. 1924 yılında arkeolojik eserlerin bir bölümü, şehir merkezinde yer alan ve 1934 yılında Halkevi Binası olarak da kullanılan binaya nakledilerek sergilenmeye başlanmıştır. 1928 yılında müzenin yönetimine getirilen Osman Bayatlı, etnografik eserleri de aynı binada toplayarak müzeyi Arkeoloji ve Etnografya müzesine dönüştürmüştür.
I. Dünya Savaşı nedeni ile ara verilen kazı çalışmalarına 1927 yılında T. Wiegand başkanlığında yeniden başlanmıştır. Akropol’de sürdürülen kazılarla ek olarak Asklepion’da kazı faaliyetlerinin başlaması sonucu ortaya çıkartılan eserlerin artması sebebi ile mevcut bina yetersiz kalmış ve yeni bir müze binasının yapılmasına gereksinim duyulmuştur. 1932 yılında Bergama’ya gelen Mareşal Fevzi Çakmak konuyla yakından ilgilenerek müze kurulması için talimat vermiştir. Türk-Alman işbirliği çerçevesinde mimarlar Bruno Meyer ve Harold Hanson tarafından hazırlanan proje kapsamında; eski bir mezarlık alanı olan bugünkü yerinde İzmir Valisi Kazım Dirik’in istemiyle 1933 yılında müzenin temeli atılmıştır. Binanın planı, Zeus Altarı’ndan esinlenilerek oluşturulmuştur. 1934 yılında Atatürk Bergama’da askeri bir tatbikatı izlemeye geldiği sırada, Asklepion’u ziyaret etmiş ve aynı zamanda müze binasının inşaatını da görmüştür. 30 Ekim 1936’da yapımı tamamlanan Bergama Müzesi, İzmir Valisi Fazlı Güleç tarafından ziyarete açılmıştır.
Arkeolojik eser salonunda teşhir edilen eserlerin büyük çoğunluğunu Akropol, Asklepion, Kızılavlu (Bazilika), Musalla Mezarlığı alanında yapılan kazılarda bulunan eserler oluşturmaktadır. Bu eserlerin yanı sıra Bergama’nın yakın çevresindeki Pitane (Çandarlı), Myrina, Gryneion (Yeni Şakran) antik kentleri ve son yıllarda Kestel ve Yortanlı Barajı göl alanında yapılan kazılar ile Müze Müdürlüğü’nün şehir içinde Ertuğrul, Turabey ve İnkılap mahallelerinde yürüttüğü sondaj ve kurtarma kazılarında ortaya çıkartılan eserler de teşhir edilmektedir.
Müzede sergilenen eserler arasında; Tunç Çağı’na ait Yortanlı kapları, gaga ağızlı kaplar, Antik Pergamon’a özgü yerel üretimler olan megara kaseleri, aplike seramikleri, Bergama sigillatası, kandiller, ilk defa Bergama’da basılmaya başlanan kistophor sikkeleri, Pergamon heykeltıraşlık okulunun üretimi olan heykel örnekleri, Pergamon için önemli bir şahıs olan Diadoros Pasporos Büstü ve mezar anıtının kabartmalı levhaları, Roma imparatoru Hadrianus Heykeli, Bergama’nın simgesi haline gelmiş olan Nike Heykeli,  antik dönem ölü gömme geleneklerini yansıtan lahit, osthotek ve figürlü steller, Paşa Ilıcası (Allianoi) kurtarma kazısından Nymphe (Su Perisi), Arkaik devre ait genç erkek (Kuros) heykeli, Medusa süslemeli mozaik, Helenistik pişmiş toprak figürleri yer almaktadır.
Müzenin etnografya bölümünde Bergama ve yöresine ait geleneksel sosyal yaşamı, kültürel değerleri yansıtan zengin eser koleksiyonu bulunmaktadır. Bergama yöresinde bulunan Yörük, Türkmen, Çepni aşiretlerinin yöresel kıyafetleri, Bergama’ya ait gelin ve gündelik giysiler, Anadolu’nun önemli halı üretim merkezlerinden biri olan Bergama’nın Yuntdağı, Kozak, Yağcıbedir yörelerinden tasnif edilmiş halı, kilim, heybe örnekleri, Bergama’nın tanınmış efelerinden olan Tuzcu Efe’nin Kurtuluş Savaşı sırasında kullanılmış şahsi kıyafetleri önemli eser gruplarını oluşturur.

  • İzmir-Bergama-BergamaMüze01.jpg
  • İzmir-Bergama-BergamaMüze02.jpg
  • İzmir-Bergama-BergamaMüze03.jpg
  • İzmir-Bergama-BergamaMüze04.jpg
  • İzmir-Bergama-BergamaMüze05.jpg
  • İzmir-Bergama-BergamaMüze06.jpg
  • İzmir-Bergama-BergamaMüze07.jpg
  • İzmir-Bergama-BergamaMüze08.jpg
  • İzmir-Bergama-BergamaMüze09.jpg



















BERGAMA AKROPOLÜ

Adres:
Ulu Cami Mah. Bergama/İZMİR
Müze Ziyaret Saatleri (Yaz/Kış): 08.00-19.00 / 08.30-17.30


Pergamon tarihi boyunca işgallere ve yıkımlara maruz kalmasına rağmen, stratejik bir noktada yer alması nedeniyle sürekli iskan edilmiş ve tarih sahnesinden hiçbir zaman kaybolmamıştır. Kentteki kazılar buradaki ilk yerleşimin M.Ö. 2000’li hatta daha da erken dönemlere kadar uzandığını göstermektedir. Yazılı kaynaklardan bölgenin Pers hakimiyeti altına girdiğini, sonra da Büyük İskender’in ardılları tarafından toprakların bölüşülmesi sonucunda buradaki kalenin komutan Philetairos’un eline geçtiği bilinmektedir.  Philetairos’un burada kurduğu krallık ile M.Ö. 3.yy ve 2.yy boyunca yaklaşık 150 yıl süren kentin en parlak dönemi başlamıştır. Attalos Hanedanlığı denilen bu krallar içinde özellikle II. Eumenes döneminde (M.Ö. 2.yy) Pergamon, heykelcilik okuluyla Helenistik dönem heykeltıraşlığına kendine özgü stili ile yön vermiştir. Bunun yanı sıra, kentin dik bir tepeye kurulmuş olması nedeniyle, çetin arazi yapısına uygun, etrafı sütunlu galerilerle çevrili geniş avlular gibi kendine özgü bir mimari de geliştirmiş ve bu mimari ile diğer kentlere örnek oluşturmuştur. Hem kamu yapılarında hem de konut mimarisinde kullanılan bu avlular, arazi yüzeyinde açılmış geniş teraslar üzerine inşa edilmiştir. Pergamon, Roma Dönemi’nde de önemini korumuş ve imar faaliyetlerine devam edilmiştir. M.Ö. 1.yy’da yaşamış yazar ve filozof Pilinius Secundus tarafından “Küçük Asya’nın en ünlü ve muhterem şehri” olarak tanımlanmıştır.
Yukarı ve aşağı şehir olarak iki bölüm halinde gelişme gösteren kentin mimarisi ızgara sistemli yerleşim düzeni ile inşa edilen saraylar, büyük tapınaklar, sosyal ve kültürel yapıları ile başarılı ve örnek bir kent planlamasını ortaya koyar. Yukarı şehir dediğimiz ve kralların, komutanların ikamet yeri olan kamusal alanda kral sarayları, arsenaller ve büyük tapınaklar inşa edilmiştir. Aşağı şehirde ise Demeter Tapınağı, Hera Tapınağı, Gymnasion, Aşağı Agora gibi halk için daha yalın bir anlayışta gelişen mimari düzeni dikkat çekicidir.
Yukarı şehirde Roma İmparatorları Traian ve Hadrianus için inşa edilen Traianus Tapınağı’nda (M.S. 2.yy) alt destekleme tonozları ile büyük bir tapınağın dik bir arazide yerleştirme ve taşıma sorunu büyük bir ustalıkla gerçekleştirilmiştir. Söz konusu tapınağın hemen güney yönünde alt terasında Helenistik Dönem’e ait 200.000 ciltlik kitap koleksiyonuna sahip ünlü Pergamon Kütüphanesi yer alır. Athena Tapınağı ile mimari bağı olan kütüphanede Pergamonlular tarafından yeni yazma aracı olarak parşömenin keşfedilmesi ile daha da zengin eser koleksiyonu oluşturulmuş ve kütüphane dönemin en büyük kütüphanesi olan İskenderiye Kütüphanesi ile rekabet edecek kadar zengin bir yazma arşivine sahip olmuştur.
Athena Tapınağı (M.Ö. 4.yy),  Pergamon’un en erken tarihli tapınağı olup kentin kurtarıcısı ve tanrıçası Athena’ya adanmıştır. Yönlenme durumu ile diğer tapınaklardan ayrılan, anıtsal girişi ve temenos alanındaki adak heykelleri ile galerilerinin mermer korkuluklarında savaş ganimeti olan Galatların silah rölyefleri son derece dikkat çekicidir.  
Akropol’ün batı yamacında Helenistik Dönem’de inşa edilmiş ve 10.000 kişi kapasiteli, sabit olmayan ahşap sahne konstrüksiyonu olan Pergamon tiyatrosu bulunur. Tiyatro terasının kuzeyinde ise tiyatro ile mimari ve anlam bütünlüğüne sahip şarap tanrısı Dionysos’a adanmış tapınak yer alır. Tiyatronun güney batısında ve bir alt kodda ise Eumenes II zamanında (M.Ö. 197-159), Galatlara karşı kazanılan nihai başarı sonucu Zeus ve Athena’ya adadığı ve Pergamon heykeltıraşlık ekolüne ait Zeus Sunağı inşa edilmiştir. Frizleri üzerindeki rölyeflerde söz konusu savaşın tarafları,  Pergamonlular Olympos Tanrıları, Galatlar da gigant denilen devler olarak dolaylı anlatımla ifade edilmiştir. Kabartmalardaki duygusal (patetik) anlatım,  antik dönem heykel sanatına Pergamon stilinin önemli bir katkısıdır.

  • İzmir-Bergama-Akropol01.jpg
  • İzmir-Bergama-Akropol02.jpg
  • İzmir-Bergama-Akropol03.jpg












BERGAMA ASKLEPİON

Adres:
Zafer Mah. Bergama/İZMİR
Müze Ziyaret Saatleri (Yaz/Kış): 08.00-19.00 / 08.30-17.30


Bergama Asklepion’u Eskiçağ ’da Epidaurus ve Kos’daki örneklerine eşdeğer önemde bir sağlık tedavi merkezi idi. Pausanias’a göre Bergama’da ilk Asklepios Tapınağı M.Ö 4.yy’ın ilk yarısında kurulmuştu. Sağlık tanrısı Asklepios adına M.Ö 4. yy’ın ortalarında kentin oldukça dışında Geyikli dağının yamaçlarında, kuytu bir vadi içerisinde, şifa verdiğine inanılan su kaynaklarının bulunduğu düzlükte kurulmuştur. Kuruluş efsanesine göre, saygın bir kişi ve aynı zamanda Pergamon’un ilk yüksek yöneticisi (Prytaneis) olan Arkhias, Yunanistan’da avlandığı sırada ayağından yaralanır. Tedavisi Yunanistan’ın en ünlü Epidauros Asklepion’unda yapılır. Tedavi sonucu iyileşen Arkhias, sağlık tanrısına şükranlarını sunmak için Epidauros Asklepios kültünün Bergama’da da kurulmasını sağlar.
Asklepion’un kurulduğu alanda yapılan kazılarda ele geçen prehistorik buluntular, bu alanın kullanımının M.Ö. 4.yy’dan daha erkene gittiğini göstermektedir. Ancak bu alanın önem kazanması M.Ö. 4. yy’da başlar. İmparator Hadrianus (M.S. 117-138) zamanında son şeklini alan kutsal alan uygulanan tedavi yöntemleri ve Galenos gibi hekimleriyle özellikle Roma Dönemi’nde oldukça ünlenmiştir.
Roma Dönemi’nde kutsal alanın Pergamon şehri ile bağlantısı “Via Tecta” (Kutsal Yol) denilen üzeri tonozla örtülü yol ile sağlanmaktaydı. Yaklaşık 1 km uzunluğunda olan yolun başlangıcı, aşağı kentin Roma tiyatrosunun güney kanadında açılan ve halk arasında “Viran Kapı” olarak adlandırılan büyük kemerli kapıdan yapılmaktaydı. Hastalar burada rahip hekimlerce (Asklepiades) muayene edilir; ölümcül hastalar ile hamileler içeriye kabul edilmezdi. Rivayete göre bu giriş kapısı üzerinde “Bütün Tanrıların Kutsiyeti için Asklepieion’a Ölüm Girmesi Yasaktır” yazısı yer almaktaydı. “Via Tecta” (Kutsal Yol), kutsal alanın giriş kapısına (propylon) kadar devam etmekte ve hastaları havanın olumsuz koşullarından korumaktaydı. Yolun son bölümü Roma İmparatoru Hadrianus zamanında sütunlu yol şeklinde düzenlenmişti. Sütunlu yolun her iki tarafında adak eşyası satan dükkanlar yer almaktaydı. Sütunlu yolun güney bölümünde saygın bir kişi ya da bir kahramana ait olması muhtemel ve İmparator Augustus zamanına (M.Ö. 27-M.S. 14) tarihlenen bir anıt mezar yer almaktadır. “Via Tecta” (Kutsal Yol), korint tarzında 4 sütunun taşıdığı bir anıtsal girişte son bulur.  
Asklepion kutsal alanının 110.00x 130.00 m ölçülerinde büyük avlusu kuzey, güney ve batı olmak üzere üç yönden galeriler ile çevrelenmektedir. Avludan üç basamakla çıkılan galerilerden, kuzey galerisi diğerlerine oranla daha iyi korunmuş durumdadır ve sütunları restorasyon çalışmaları ile tekrar ayağa kaldırılmıştır. Hastaların toprakta yalın ayakla gezdirilmesi tedavi yöntemlerinden biri olması nedeniyle buranın zemini topraktır.
Kuzey galerisini kuzey batı ucunda ana kayanın oyulması sureti ile yapılmış, yarım daire formunda 3500 kişilik bir tiyatro yer alır. Kuzey galerisinin doğusunda yer alan kare yapı, imparator salonu idi ve aynı zaman da kütüphane olarak kullanılıyordu. Doğu duvarının orta nişinde bugün Bergama Müzesi’nde teşhir edilen İmparator Hadrinaus’un heykeli yer alıyordu.
Batı galerisi, II.Eumenes zamanında (M.Ö. 2.yy) Asklepion kutsal alanının batıya doğru genişletilmesi sırasında inşa edilmiştir. Batı galerisinin güney ucunda (Roma döneminde inşa edilen tuvaletlerin bulunduğu alanda) büyük bir salon vardır. Duvarları ve zemini mermer kaplı salonun muhtemelen bir “Ziyafet Salonu” olduğu tahmin edilmektedir.
Asklepion’da uygulanan tedavi çeşitleri hakkındaki bilgileri hatip Aelius Aristides’in “Hieroi Logoi” adlı eserinden öğrenmekteyiz. Başlıca tedavi yöntemleri; istihare uykuları, telkinle tedavi, bedensel hastalıklarda sıcak, soğuk ve çamur banyoları (arınma), şifalı otlarla tedavi, diyet kürleri, bitkisel yağ ya da merhemlerle yapılan masajlar, kan aldırma (hacemat), bağırsakların boşaltılması, güneşlenme terapileri yer almakta idi. Gerekli görüldüğü takdirde cerrahi müdahaleler de yapılmaktaydı.

  • İzmir-Bergama-Asklepion01.jpg
  • İzmir-Bergama-Asklepion02.jpg
  • İzmir-Bergama-Asklepion03.jpg














BERGAMA KIZILAVLU

Adres:
İslamsaray Mah. Bergama/İZMİR
Müze Ziyaret Saatleri (Yaz/Kış): 08.00-19.00 / 08.30-17.30


Antik kentin Roma Dönemi’nde Bakırçay Ovası’nın batı yönüne doğru düz alanda yayılmasıyla kent sınırları oldukça genişlemiştir. Hızlı nüfus artışı (ortalama 150.000) bu genişlemenin en önemli nedenidir. Bakırçay Ovası’na doğru genişleyen bölümde İmparator Hadrianus tarafından M.S. 2.yy’da yaptırılan Tapınak, anıtsal duvar yüksekliği ve çok büyük ön avlusu ile dikkat çekici yapım tarzına sahiptir. İnşasında kullanılan tuğla nedeni ile halk arasında Kızılavlu denilmektedir.
Tapınak, Mısır kültürüne duyulan ilginin göstergesi olarak Mısır tanrıları Serapis,  İsis ve Harpokrates için yaptırılmıştır. Tapınakta tanrı gruplaması,  mimari açıdan üçlü düzenlenme (ana tapınak ve kuleleri) ile ifade edilmiştir. Tapınak ayrıca ön avlusunun bulunduğu yere denk gelecek şekilde Selinos çayı üzerine diyagonal biçimde inşa edilmiştir. Anıtsal girişi ve hemen arkasında bulunan ve bronz kaplamalı devasa büyük bir giriş kapısı bulunur. Ana mekanın “cella” arka kısmında kült heykelinin yer aldığı iki yüksek kaide ve platform vardır. Ana tapınağın her iki tarafında yer alan simetrik kuleleri ve kulelerin önünde galerili avluları ve ortasında da kült için arınma ve tapınma amacına hizmet eden ikişer adet havuzları bulunmaktaydı. Avluları üç yönden çevreleyen galeri sütunları, Mısır Dönemi etkileri taşıyan insan biçiminde karyatidler şeklinde inşa edilmiştir.
Ana tapınağın iç kısmı M.S. 5.yy’da iki sıra sütun dizisi ile üç bölüm (nef) halinde düzenlenmiş ve ön kısmına da apsis ilave dilerek Anadolu’nun ilk yedi kilisesinden biri haline getirilmiştir.

  • İzmir-Bergama-Kızılavlu01.jpg
  • İzmir-Bergama-Kızılavlu02.jpg